Elektronik ortamda yapılan sözleşmeler geçerli mi? Dijital dünyada hukuki güvence

Dijital çağ, yaşamın her alanında olduğu gibi sözleşme süreçlerini de kök bir şekilde dönüştürmektedir. Günümüzde pek çok işlem, fiziksel imza gereksinimi olmaksızın sadece birkaç tıklamayla dijital platformlarda tamamlanabilmektedir. Tekliflerin e-posta aracılığıyla kabul edilmesi, web sitelerinde "kabul ediyorum" kutucuğunun işaretlenmesi veya WhatsApp üzerinden anlaşmaya valması gibi uygulamalar giderek yaygınlmaktadır. Ancak bu gelişmeler, akıllarda önemli bir soru işareti bırakmaktadır: Dijital sözleşmeler hukuki anlamda gerçekten geçerli midir? Islak imza olmadan gerçekleştirilen bu tür işlemler tarafları bağlama gücüne sahip midir? Bu yazıda, elektronik ortamda düzenlenen sözleşmelerin Türk Hukuku'ndaki yeri ile bu süreçlerde dikkat edilmesi gereken noktaları detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.

 

  1. ELEKTRONİK SÖZLEŞME NEDİR?

 

Elektronik sözleşmeler, temel olarak sözleşmenin içeriğinden ziyade hangi ortamda ve hangi yöntemle kurulduğuna odaklanan bir yapı sunar. Bu nedenle, yalnızca dijital bir platformda yapılmış olmaları, onları ayrı bir sözleşme türü olarak ele almak için yeterli değildir. Özellikle internet ya da diğer dijital iletişim araçları üzerinden gerçekleştirilen mal veya dijital ürün satışı, hizmet sunumu ya da bilgi aktarımı gibi işlemleri kapsayan sözleşmeler, elektronik sözleşme olarak kabul edilir.

 

Elektronik ortam kavramı ise oldukça geniş bir anlam taşır. İnternet ağlarının yanı sıra telefon, faks, televizyon, elektronik veri transferi gibi teknolojiler de bu kapsam içerisindedir. Ancak elektronik ticaret uygulamalarında genellikle daha dar bir perspektif benimsenerek internet tabanlı iletişim sistemleri ön plana çıkar.

 

Bugün e-ticaret dünyasında en sık karşılaşılan elektronik sözleşme türü, karşılığında bir bedel ödenen mal satışına yönelik sözleşmelerdir. Aslında bu tür anlaşmalar, hukuki anlamda klasik satış sözleşmelerinin dijital ortamda kurulmuş bir versiyonu olarak değerlendirilir. Dolayısıyla, Türk Borçlar Kanunu'nda yer alan taşınır satışına ilişkin hükümler başta olmak üzere, gerektiğinde genel hükümler çerçevesinde incelenir. Elektronik ortamda da olsa, bu sözleşmelerin temel hukuki yapısı aynı kalır; sadece kurulma yöntemindeki dijital kolaylıklar onları farklı kılar.

 

  1. ELEKTRONİK SÖZLEŞMELERİN HUKUKİ NİTELİĞİ

Elektronik sözleşmelerin hukuki niteliğinin belirlenmesinde, taraflar arasında gerçekleşen irade beyanlarının şekli ve iletişimin niteliği belirleyici bir unsurdur. Taraflar arasında kesintisiz ve sürekli bir iletişim söz konusuysa, elektronik ortamda kurulan sözleşmenin, fiziksel ortamda olduğu gibi "hazır bulunanlar" arasında akdedildiği kabul edilmektedir. Ne var ki, taraflar arasındaki iletişimde kısa dahi olsa bir zaman farkının bulunması hâlinde, bu tür sözleşmeler artık "hazır olmayanlar" arasında kurulan sözleşmeler kategorisine girmektedir. Bu ayrım, sözleşmenin hukuki çerçevesinin çizilmesinde ve ilgili hükümlerin uygulanmasında kritik bir rol oynamaktadır.

Öte yandan, elektronik sözleşmeler bağlamında en dikkat çekici hususlardan biri de sözleşme içeriğinin hangi tarafça ve hangi yöntemle belirlendiğidir. Nitekim çoğu elektronik sözleşmede, tarafların sözleşme metni üzerinde değişiklik yapma veya müzakere etme imkânı bulunmamaktadır. Bu tür sözleşmeler, öğretide genellikle "katılmalı sözleşme" olarak tanımlanmakta olup, bir tarafça önceden hazırlanan standart metnin, diğer tarafça sadece kabul edilmesi suretiyle kurulmaktadır. Ancak bazı hallerde, sözleşmeye taraf olan kişinin belirli hükümleri seçebilmesi veya önerilen şartlar üzerinde tercih yapabilmesi mümkün kılınmaktadır. Bu gibi durumlarda, sözleşmenin genel işlem şartlarını içeren bir yapı arz ettiği ifade edilebilir. Özellikle kullanıcı dostu dijital platformlarda bu tür esnekliklerin sağlandığına sıklıkla rastlanmaktadır.

Elektronik sözleşmelerin değerlendirilmesinde dikkate alınması gereken bir diğer önemli husus ise edimin ifa yerinin tespitidir. Özellikle mesafeli satış sözleşmeleri çerçevesinde, kural olarak edimin ifa yeri alıcının yerleşim yeri olarak kabul edilmektedir. Ne var ki, dijital içeriklere ilişkin teslimat söz konusu olduğunda, bu kural farklı bir boyut kazanmaktadır. Dijital ürünlerde ifa, çoğunlukla elektronik ortamda gerçekleşmekte olup, örneğin satın alınan bir dijital dosyanın alıcının cihazına indirilmesiyle birlikte ifanın tamamlandığı kabul edilmektedir. Bu tür örnekler, elektronik sözleşmelere özgü hukuki ve teknik dinamiklerin ne denli karmaşık olabileceğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Elektronik sözleşmeler, şekil serbestisi ilkesi uyarınca geçerli olup, TBK’nın genel hükümlerine tabidir. Ancak teknolojik özelliklerinden ötürü, genel işlem şartları, sözleşmenin kurulma anı ve ifa şekli bakımından özel değerlendirmeye tabi tutulur. Bunlar, elektronik sözleşmenin hukuki niteliğini klasik sözleşmelerden ayıran en temel faktörlerdir.

  1. SÖZLEŞMELERİN GEÇERLİLİĞİ, İRADE BEYANININ ULAŞMASI VE HUKUKİ NİTELİĞİ

Dijitalleşen dünyada, sözleşmelerin elektronik ortamda akdedilmesi hem bireyler hem de tüzel kişiler açısından büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Ancak bu kolaylıkların hukuken geçerli bir sözleşme oluşturabilmesi için, belirli yasal şartların sağlanması gerekmektedir. Türk Borçlar Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde elektronik sözleşmelerin hukuki niteliği, geçerlilik şartları ve taraf iradelerinin nasıl oluştuğu önemli başlıklar arasında yer almaktadır.

  1. Geçerlilik Şartları ve İrade Beyanının Ulaşması

Her sözleşmede olduğu gibi, elektronik sözleşmelerin de geçerli sayılabilmesi için TBK’da belirtilen genel geçerlilik koşullarının sağlanması zorunludur. Bu şartlar arasında tarafların ehliyetli olması, irade beyanlarının hukuka ve ahlaka aykırı olmaması, varsa kanunen öngörülen şekil şartlarına uygunluk yer almaktadır. Bu koşulları taşımayan sözleşmeler, hukuk düzeni tarafından geçersiz sayılmakta ve ilgili yaptırımlara tabi tutulmaktadır (örneğin butlan, iptal veya askıda hükümsüzlük gibi).

Elektronik sözleşmelere özgü olarak ise, irade beyanının yalnızca gönderilmesi yeterli sayılmamakta; muhatabın bu beyanı öğrenme imkânına sahip olması da aranmaktadır. Ticari ilişkilerde bu husus daha net bir biçimde şekillenmiştir. Eğer irade açıklaması mesai saatleri içerisinde ve muhatabın ulaşabileceği bir sistem aracılığıyla gönderilmişse, o an itibarıyla beyanın muhataba ulaştığı kabul edilmektedir.

Öte yandan, e-posta adresini ticari amaçla kullanmayan bir kişi için bu tür bir yükümlülük söz konusu değildir. Bu kişiler açısından beyanın ulaşma anı, elektronik iletiyi fiilen okudukları an olarak kabul edilir. Ancak e-posta adresini iş amaçlı kullanan ve bu yolla irtibat kurmayı tercih eden kişiler açısından, bu adresin düzenli kontrol edilmesi gerektiği varsayılmakta; buna rağmen uygulamada daha makul bir yaklaşım benimsenerek beyanın ertesi gün ulaştığı kabul edilmektedir.

  1. Hukuki Nitelik: Katılmalı ve Mesafeli Sözleşmeler

Elektronik sözleşmeler hukuki nitelik bakımından genellikle katılmalı ve mesafeli sözleşmeler kategorisinde değerlendirilmektedir. Katılmalı sözleşmelerde, sözleşme metni genellikle yalnızca bir tarafça hazırlanmakta ve karşı taraf, sözleşme hükümleri üzerinde müzakere etmeden, mevcut haliyle kabul etmek durumunda kalmaktadır. Bu tür sözleşmeler, çoğunlukla online platformlarda karşımıza çıkan “kabul ediyorum” gibi butonlar aracılığıyla kurulur.

Mesafeli sözleşmeler ise, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da tanımlanmış olup, tarafların fiziksel olarak bir araya gelmeden ve aralarında belirli bir mesafe bulunarak iletişim kurduğu sözleşme türlerini kapsar. TBK madde 11’e göre de bu tür sözleşmeler “hazır olmayanlar arasında yapılan sözleşmeler” olarak kabul edilmektedir. Zira taraflar, teklif ve kabul anında birbirlerinin irade beyanlarından doğrudan haberdar olamamaktadır.

  1. Elektronik Sözleşmelerde Kabul, Temsil ve İmza Sorunu

Elektronik sözleşmelerde en kritik noktalardan biri, önerinin kabulü ve bu kabulün geçerliliğidir. TBK’ya göre kabul beyanı, öneri şartlarıyla bağlı kalınacağını ifade eden ve öneri sahibine yöneltilmiş tek taraflı bir irade beyanıdır. Ancak elektronik ortamlarda, özellikle “kabul ediyorum” butonlarının kullanıldığı durumlarda, bu kabulün geçerliliği ve tarafları bağlayıcılığı kimi zaman tartışma konusu olmaktadır.

Bu durum özellikle tüzel kişilikler açısından daha hassas bir hale gelmektedir. Tüzel kişi adına sözleşme akdeden gerçek kişinin temsil yetkisine sahip olup olmaması, sözleşmenin geçerliliği açısından belirleyicidir. Sadece “kabul ediyorum” butonuna basmak, her zaman şirketi bağlayıcı bir sonuç doğurmayabilir. Bu gibi hallerde, yetkili temsilcinin güvenli elektronik imza (E-İmza) kullanması gerekmektedir.

  1. Elektronik İmzanın Hukuki Niteliği

5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu, güvenli elektronik imzanın, ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğuracağını açıkça düzenlemiştir. TBK madde 14’de kural olarak sözleşmenin el yazısıyla imzalanmasını zorunlu kılmakta; ancak güvenli elektronik imzanın bu şartı karşılayacağını belirtmektedir. Bu durum, özellikle şirketler arası sözleşmelerde elektronik imzanın önemini artırmaktadır. Zira imzaya yetkili kişi adına alınmış bir E-İmza ile imzalanan e-sözleşmeler hem geçerlilik hem de ispat açısından güçlü bir dayanak teşkil etmektedir.

  1. Elektronik Ortamda Sözleşme Yapıldığında Bu Durum Hukuki Olarak Bağlayıcı Mı?

Web sitesinde “Kabul ediyorum” kutusunu işaretlemeniz veya dijital ortamda bir sözleşmeyi onaylamanız, Türk Hukuku’na göre bağlayıcıdır. Bu tür işlemler, elektronik sözleşme olarak kabul edilir ve geçerli bir irade beyanı sayılır. Ancak sözleşmenin geçerli sayılabilmesi için bazı hukuki şartların sağlanması gerekir:

  • Taraflar sözleşme yapma ehliyetine sahip olmalıdır (örneğin reşit ve ayırt etme gücüne sahip kişiler).

  • Sözleşme içeriği hukuka ve ahlaka aykırı olmamalıdır.

  • Sözleşme açık, anlaşılır ve kullanıcı tarafından erişilebilir olmalıdır.

  • Kullanıcı, sözleşme şartlarını onayladığını açık bir şekilde beyan etmelidir (örneğin "kabul ediyorum" kutucuğu).

  • Ayrıca sistem kayıtları, IP adresi, e-posta onayları gibi dijital izler, gerektiğinde delil olarak kullanılabilir. Eğer taraflar arasında bir uyuşmazlık doğarsa, bu kayıtlar sözleşmenin geçerliliğini ve onayın kimden geldiğini ispatlamakta kullanılır.